28 Mayıs seçimlerinden bir gün sonra yaptığı değişim çağrısı ile CHP içerisinde yeni bir tartışmanın fitili ateşleyen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Haliç Kongre Merkezi’nde açıklama yaptı.
Ekrem İmamoğlu, İstanbul’u savunmak için bir kez daha yola çıktığını söyledi.
Ekrem İmamoğlu’nun konuşmasından satır başları:
Bu mücadeleyi son 4.5 yılda İBB başkanı olarak verdim. Bu aynı zamanda bir demokrasi mücadelesiydi.
Bugün kreşlerden kent lokantalarına öğrenci yurtlarından halk süt desteğine, anne kart uygulamasına kadar İBB’nin sosyal belediyeciliği ülkemizi sarmalayan yoksulluğa ve umutsuzluğa karşı verilen savaşın en önemli merkezi haline gelmiştir. Ülkemizin kültürel çölleşmesine karşı zengin tarihimizin sanatın yeniden yeşerdiği bir vaha halini aldı. Mayıs seçimlerinden sonra iktidarın muhalefeti topyekun tasfiye çabalarına en güçlü duruş, başta İBB olmak üzere ülkemizin metropollerinde gerçekleşecek. Öncelikle 31 Mart mahalli seçimlerinde tüm vatandaşlarımızın demokrasimizi yeniden yeşertmek ve şehirlerimize sahip çıkmak için beraber yol yürümeye davet ediyorum.
İSTANBUL’U KAZANAN TÜRKİYE’Yİ KAZANIR
İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır, ben bu sözü çok önemsiyorum. Şüphesiz yerel seçimlerde İstanbul’u kazanmak büyük bir siyasi başarıdır. Bunu biliyorum İstanbul’u kazanan bir belediye başkanı dünyanın en önemli şehirlerinden birine hizmet etme onuruna ulaşır. Eğer o kişi milletin ona tanıdığı bu fırsatı iyi değerlendirir ve milletin takdirini kazanırsa bu başarı onu ulusal ve uluslararası siyasette çok önemli başka noktalara taşır. Ama ben İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır sözünü sadece seçim galibiyeti olarak da anlamıyorum. Bu önemli başarıyı farklı bir anlayışla değerlendiriyorum. Benim düşünceme göre İstanbul Türkiye’nin gelecek tahayyülünün hayata geçtiği şehir olmalıdır. İstanbul’da 16 milyon vatandaşımızın şehirlerinin eşit hissedarı olduğu bir anlayışın hakim olması gerekmektedir. Bu eşit hissedarlık cumhuriyet fikrine dayanır.
İstanbul uzun süre ihmal edilmiş devasa sorunlarla iç içe bir şehirdir. Şehirlerimizde tahammülü imkansız hale gelen bir nüfus sorunu vardır. Özellikle iktidarın teşvik ettiği sığınmacı ve mülteci akımı trafik ve güvenlikten konut krizine kadar farklı boyutlarıyla kentimizi boğmaktadır. Resmen insanlarımız bundan yüksek bir şikâyet içindedir.
GÜÇLÜ DEVLET
İstanbul’da oluşturduğumuz yeni yönetimle milletimize başka bir Türkiye ihtimalinin var olduğunu burada kanıtlıyoruz. Tıpkı ittifakımızın yönetimi altında olduğu diğer şehirlerde var olduğu gibi. Bu şehre ihanet ederek hepimizin ortak evini gri bir beton yığınına çeviren rantçı ayrıştırıcı yoksullaştırıcı bu yönetime bu büyük milletin asla mecbur olmadığını buradan gösteriyoruz. Halkın kendi şehrine sahip çıkmasını dahi tehdit olarak kabule den, ağaç ve yeşil görünce rahatsız olan u zihniyete karşı gerçek bir alternatifi olduğumuzu gösteriyoruz. Halkımıza bu karanlık dönemde başka bir geleceği yaşatıyoruz. Bizi çeşitli mecralardan izleyen vatandaşlarımın bana kulak kabartmasını istirham ediyorum. Ben hayatım boyunca bir koltuğa değil bir misyona aday oldum, bugün bu misyon Türkiye’nin eni bir siyaset ve yönetim anlayışına kavuşturulması misyonudur. Bu topraklarda cesur bir demokrasinin adaletin bölgemize ve dünyaya ilham kaynağı olacak özgürlüklerin hukukun üstünlüğünün ve güçlü bir devletin yeniden tesisi benim öncelikli hedefimdir.
İBB’Yİ KORUMALIYIZ
Cesur demokrasi cesur bir toplum ve cesur liderlerle mümkün olabilir. Ben hayatımın hiçbir döneminde siyaseti sadece ve sadece siyasi partilerden ibaret görmedim. Siyasi partiler demokratik hayatın vazgeçilmez hayat önemli organlarıdır. Ama gücünü yerelden alan bir yönetici olarak siyaseti hep toplumla omuz omuza yapılan dönüştürücü bir eylem olarak algıladım. O nedenle geçmişte olduğu gibi bundan sonraki yolculukta da benim yol arkadaşlarım gençler ve kadınlardır.
İzin verirseniz bu vesileyle Türkiye’nin yönetiminden yoksulluktan demokrasimizin ölüme terk edilmesinden özgürlüklerimizin elimizden alınmasından emeğin sömürülmesinden kültür hayatımızın çölleşmesinden, gençlerimizin ustalarımızın ülkelerini terk etmesinden isyan eden kime oy verdiğine bakmaksızın tüm yurttaşlarıma buradan seslenmek istiyorum; İBB’yi hep birlikte korumalıyız. İBB’nin bu iktidarın eline geçmesinin maliyetinin idrakına hep birlikte varmalıyız.
Aramızdaki tartışmaları bir kenara bırakıp milletçe bu sürece odaklanmalıyız. Bu büyük başarı için parti ayrımı yapmadan beraberce hareket etmemiz gerekiyor. Ben 2019 seçimlerindeki gibi partiler ötesi İstanbul ittifakını kurmak için elimden geleni yapacağım.
CHP’LİLERE SESLENDİ
Özellikle CHP’li yol arkadaşlarıma da seslenmek istiyorum; mayıs 2023 seçimlerinde yaşadığımız hayal kırıklığı ifade ediyorum ki beni çok derinden üzmüştür. Ben bunu birçok vesile ile de dile getirdim. Halkımızdan bu seçim mağlubiyetinden dolayı özür diledim. Bu hayal kırıklığının nedenlerinden biri de unutmayalım ki yenilginin sorumluluğunu üstlenme, gerçekle yüzleşme konusunda gerekli duyarlılığın gösterilmemesidir, gösterilememesidir. 28 mayıs gecesinden başlayarak ortaya konan tavır partililerimizi seçmenlerimizi anlamak ve hissetme kaygısından ne yazık ki maalesef ki çok uzaktır. Ben bu mağlubiyetin partimizde köklü ve kapsayıcı bir tazenle sürecinin başlamasına vesile olduğunu da görüyorum.
Bu uğurda partimin değişimi dönüşümü siyaset hayatımın çok önemli bir misyonudur. Yürüdüğüm ve ulaşmak istediğim menzil de bu değişim ve dönüşümdür.
BU ALIŞKANLIK BİTMELİ
Artık CHP seçim kaybedemez kaybetmemeli, CHP ikinci parti olmakla övünemez övünmemeli asla durum idare edemez etmemeli. CHP önderliğindeki toplumsal ve siyasal muhalefetin aynı zamanda yerel seçimleri kazanması da bir zorunluluktur. CHP’liler bu yüksek kazanma arzusu azmi ve bilinciyle hareket etmek mecburiyetindedir. Bu tarihi bir sorumluluktur. Önümüzdeki seçimlerde sadece belediye başkanlıkları değil belediye meclislerini de hep beraber kazanmalıyız. Bunun için bütün örgütümüz belediye başkanlarıyla birlikte bu değişim ve dönüşüm sürecini en güçlü şekilde tamamlayıp uyum içinde çalışmak zorundadır. Unutmayınız ki dünyada bağımsızlık savaşı örgütlemiş, ülke kurmuş çok az pati vardır. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk aynı zamanda ilk genel başkanımızdır. CHP küçük iktidarların partisi olamaz. CHP küçük iktidarla tatmin asla olamaz. Bu alışkanlık sona ermelidir.
İstanbul’dan Tunceli’ye Edirne’den Diyarbakır’a CHP’nin geçmişi tertemiz kadroları parti emekçileri görevleri almaya hazırdır. CHP tarihini çok iyi bilen bu kadrolar yeniden bir tarih yazmak için önlerinin açılmasını beklemektedirler. Değişim dönüşüm aynı zamanda unutmayalım ki köklü bir kadro harekatıdır. Bu kadro hareketi genel başkandan yönetime, üye yapısından parti seçimlerine kadar pek çok hususu kapsamaktadır. Şunu ifade etmeme müsaade edin. Yenilenme dönüşüm tabii ki kolay değildir ama bunu hep birlikte gerçekleştirmek zorundayız. Bu dönüşümü başaramadığımız takdirde milletimizin seçim sonrası oluşan ahyal kırıklığının kalıcı hale gelmesi en önemli risktir. Bu risk önümüzdeki yerel seçimelrin kazanılmasında ne yazık ki çok büüyk bir engeldir. Şunu açık seçik ve net olarak görmemiz gerekiyor demokrasimizin esas olarak karşı karşıya bulunduğu en önemli tehlike milletimizin umutsuzluğu ve beklentisizliğinin kökleşmesi ve de yapısallaşmasıdır. Bu çok büüyk bir tehdittir. Halbuki bizim yaşanan hayal kırıklığını çok daha büyük bir arzuya çevirmemiz inanın hiç de zor değil. Ben buradan sesleniyorum ben partimin bir evladı olarak bu dönüşüme en içerikli ve en etkin bir şekilde katkı sunmaya var gücümle devam edeceğim.
‘DEĞİŞİM’ ÇAĞRISI
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, seçimlerin ardından CHP’de ‘değişim’ gerçekleştirilmesi konusunda çağrılarda bulunmuştu. ‘İktidar İçin Değişim’ adlı bir internet sitesi kuran İmamoğlu, bir yazısında Türkiye’nin ikinci yüzyılı için harekete geçtiğini ve yeni bir siyaset ihtiyacının olduğunu belirtmişti.